08.08.2015/ Marmaris-Kadırga Burnu Koyu- Çiftlik
Koyu
Sabah saat 11.00’de
Yachtmarin/Marmaris’ten yola çıktık. Saat 13.00’de Kadırga Burnu Koyu’na
geldik, koyun kuzeybatı tarafına yanaştık- derinlik 16-17 mt civarıydı; tur
tekneleri çok; neredeyse 30 tane!. Öğlen yemeğini tur tekneleri burada veriyor
galiba. Kıçtan koltuk için uygun; özellikle koyun güneybatısından demirlenerek
koltuk alınabilir.
La Bebe yola çıkıyor... |
Saat 14.45’de koydan
çıkış yaptık; rüzgar Kuzey/Kuzeybatı esiyordu; tahminen 4-5 knot civarı.
Çiftlik Koyu'na giderken |
Saat 16.00 civarı Çiftlik
Koyu’na ulaştık. Yachtmarin elektrik ve suyun yüklendiği karttan ücret aldığı
için oradan ikmal yapmadık; ikmali Çiftlik Koyu’na bıraktık. Koyun girişinde en
soldaki iskele “Alarga Yat Oteli”. Geceliği 100 TL, yemek yersen ücretsiz; tuvalet/banyo/havuzdan faydalanmak mümkün. Biz onun hemen sağındaki “Mehmet’s Place”e
yanaştık. Rağbet gören bir yer, yemekleri güzeldi ama personel motoryat
sakinlerine odaklandığı için bizim siparişleri yaklaşık 1 saatte getirdi. Geç
gelmesi neyse de böyle bir hiyerarşiye konu olmak bizi ziyadesiyle üzdü!
Fiyatları da Marmaris koylarındaki diğer restaurantlara kıyasla makuldü.
Mehmet’s Place dışında koyda “Deniz”, “Azmak” ve “Rafet Baba” restoranları var;
açıkçası Rafet Baba çok popülerdi, biz de merak etmedik değil! Koyun suyu çok
güzel, rüzgar da Kuzeybatı’dan esiyor; gecesi serin, uyuması keyifli.
Günün anlam ve önemi: Ey
Deniz, seni ne çok özlemişiz!
09.08.2015/ Çiftlik Koyu- Diresekbükü Koyu
Saat 09.30’da Çiftlik
Koyu’nda çıktık, rüzgar serpinti şeklinde Batı/Güneybatı yönünden ara ara
gösterdi kendini. Saat 15.30-16.00 civarı Dirsekbükü Koyu’na girdik; çok popüler,
zemini iyi bir koy. Hakim rüzgar Güney; koy korunaklı; koyda bir tane
restaurant var ama bağlanmak için şart değil çünkü koyun üç kıyısı da karadan
koltuk almaya uygun, kara ulaşımı yok. Lokanta’nın telefonu: 0532 161 16 20;
denilene göre iki gün önceden rezervasyon yaptırmakta fayda varmış, çünkü çok
talep oluyormuş!. Biz Batı kıyısına bağlandık; balık çoktu ama tutamadık L Gece serindi, dışarıda uyumaya uygun.
Dirsekbükü'nün diğer misafirleri |
Kapanış sözü: Rüzgarlığı
anlat bana, senin gibi esmeliyim!
10.08.2015/ Dirsekbükü Koyu- Kurucabük
Saat 11.45’te ayrıldık
Dirsekbükü’nden. Rüzgar Batı’dan yaklaşık 15 knot civarı esiyordu. 1.5 saatte
Kurucabük’e ulaştık, demirlemek için yine Batı kıyısını seçtik, koltuk için
uygun kayalık çoktu. Büyük ağaçlar da var ama tabii ki kayaları tercih ettik
(Mecbur kalmadıkça riske girmiyoruz ve ağaçlardan koltuk almıyoruz!) Mevsimden
dolayı herhalde, akşam yemeğini yerken 15-20 arı musallat oldu, kahvemizi yakıp
yemeğimizi öyle yemek mecburiyetinde kaldık. Ya kahve yakılacak, ya da havanın
kararması beklenmeli yemek için!
Dirsekbükü'nün koltuk almaya elverişli kıyısı |
Kapanış sözü: Kahveyi sadece içecek olarak düşünme!
11.08.2015 Kurucabük- Hurmalıbük- Orhaniye
Saat 11.00’e gelirken
Kurucabük’ten çıktık, rüzgar Batı’dan çok cılız esiyordu, o yüzden motora
kuvvet demek zorunda kalarak saat 12.00 gibi Hurmalıbük’e vardık. (Evet,
gerçekten de sahilde Hurma ağaçları vardı!)
Hurmalıbük'e adını veren hurma ağaçları |
Biraz yüzdükten sonra saat 13.00
ayrılmaya karar verdik, fakat o da ne! Ertan maalesef motorun su atmadığını
görerek acı haberi bizimle paylaştı. İlk aklımıza gelen ihtimal impellerin
kırılmış olmasıydı ki motoru açınca öyle olduğunu gördük. Neyse ki teknede
yedek impeller vardı da değiştirebildik ama maalesef bu durum hiçbir şeyi
değiştirmedi! Koyda bir tane gulet vardı (Kaya Güneri 2) biz de “Denizciliğin
yüzde ellisi yardım istemektir” şiarıyla Ertan’ı saldık üstlerine. Yüzerek
giden Ertan, botla geldi! Kaya Güneri 2’nin çekirdekten yetişme, gerçek bir
denizci ve yardımsever olan kaptanı Ersin Haylaz önce sıvı conta uyguladı;
sorun düzelmeyince biraz daha derin bir araştırma yaparak deniz suyu hortumunun
da yırtık olduğunu fark etti. Teknesinden ince hortum getirip, bizim hortumla
köprü kurdu ve sorunumuzu halletti! 5- cümleyle anlattığım bu süreç yaklaşık
3.5 saat sürdü, ve en nihayetinde Ersin Kaptan’ı coşku ve minnetle uğurlarken
16.30 gibi biz de yola çıktık.
Orhaniye yolunda |
Rüzgar yine pek yoktu, esmedi; biz de cenovadan
biraz yardım alarak ortalama 6 knot hızla saat 18.30 civarı Orhaniye- Cennet
Marin’e ulaştık. Cennet Marin’e bağlandıktan sonra saat 19.00 gibi yemeğe
gittik. Fiyatlar ortalamanın biraz üstü, örneğin çupra/levrek 35 TL; köfte 25
TL, 50’lik rakı 95 TL gibi. Kafa başı ortalama 100TL’yi gözden çıkarmak lazım
güzel bir yemek için. Market var ancak çok kapsamlı değil; domates, biber var
ama peştamal yok mesela! Tekneden uzaklaşmak isteyenler için tesisin oteli de
var. Rezervasyon yaptırmakta fayda var, ilgilenen kişinin adı Engin, telefonu
da 0553 979 39 02.
Cennet Marin |
Günün anlam ve önemi:
Denizde her şey var!
12.08.2015 Orhaniye- Selimiye
Saat 10.20 gibi Cennet
Marin’den yola çıktık, rüzgar Kuzeybatı’dan esmekle beraber yine pek yoktu.
Saat 12.20 gibi Bencik Koyu’na girdik, koy çok korunaklı değil, rüzgar alıyor; biraz da kalabalıktı.
Bencik Koyu |
Koyun dibi çamur, biz 13 mt’ye 40 mt demir atarak
alargada kaldık gecelemeyeceğimiz için. Saat 14.00 gibi yemeğimizi yedikten
sonra yola çıktık, rüzgar yine Kuzeybatı’dan 5-10 knot arası esiyordu. Saat
15.30 gibi Selimiye’ye girdik.
Selimiye |
Kıyıda vakit geçirmek istediğimiz için La
Bebe’yi tehlikeye atmayarak koyun en doğusunda yer alan (karayolunun emen
aşağısında kalıyor) Poseidon Butik Hotel’in iskelesine yanaştık, derinlik 3.5
mt civarıydı. Konaklamanın bedeli 60TL, yemek yemek istemezseniz tabii. Suyunu
hiç beğenmedik, fazlasıyla ılık ve bulanıktı. Akşam yemeği için Ozan Kaptan’ın
tavsiyesini dinleyerek Zekeriya Sofrası’na gittik, zeytinyağlılar, çorba, ev
yemekleri gerçekten çok güzeldi; menüde çiçek dolması bile vardı! Fiyatlar da
gayet uygun, 4 kişi tıka basa yiyerek 88 TL hesap ödedik, mutlu ve tok bir
şekilde ayrıldık Zekeriya Usta’nın yanından. Selimiye çok güzel, daha tam
kirlenememiş ama biraz tozlu bir yer. Uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra,
Selimiye’nin meşhur Losta Baklavası’nı tatmak üzere Galip Usta’nın mekanına
oturduk, ne de iyi yaptık! Keçi peyniriyle yapılan bu ev baklavası hafif ama
inanılmaz lezzetli; mutlaka yenmeli!
Hava gündüz çok sıcaktı
ama Selimiye’nin gecesi serin; bizim kaldığımız iskelenin orada pek sinek yoktu
ama Batısında kalan bir azmak var, onun etrafı oldukça sinekliydi. Bu açıdan
Poseidon konaklamak için gayet makul bir yermiş. Selimiye ise gerçekten
muazzam.
La Bebe'nin oteli Poseidon Bistro |
Günün anlam ve önemi: Yedik,
içtik, yendik!
13.08.2015 Selimiye- Tavşanbükü- Söğüt Limanı-
Bozburun
Saat 09.00 gibi Söğüt
Limanı’nı hedefleyerek yola çıktık, adaların arasından giderek. Manzara
gerçekten muhteşemdi, rüzgar da Girneyit Koyu’nu geçtikten sonra Batı’dan 10
knot civarı esmeye başladı. Saat 11.30’a doğru Tavşanbükü’ne girdik. Ada ve
kara arasında 2 mt’ye kadar inen sığlıklar var, oradan geçmemek ya da
geçilecekse de dikkatli olmak lazım. Zemin
eriştelikti, 3.5-4 mt’ye demir atılabilir; biz de gecelemeyeceğimiz için
alargada kaldık ve herhangi bir sorun yaşamadık. Yemeğimizi yedikten ve biraz
yüzdükten sonra tekrar yola çıktık. Saat 14.30 gibi Söğüt’e ulaşarak Oktopus
Restaurant’a yanaştık. Aslında Oktopus’un yanında Captain’s Table diye daha
mütevazı bir restaurant vardı ama biz yine ihtiyatlı davranarak daha önce
denenmiş olanı seçtik.
Bozburun |
İskeleye yanaştıktan
sonra karayoluyla Bozburun’u gezmeye gittik, Oktopus Restaurant’taki
çalışanların tanıdığı biri (Kemal Abi) ayarlandı ve bizi 60 TL’ye Bozburun’a
götürdü. Zamanlama olarak büyük bir yanlışa imza attığımızı fark ettik zira
Bozburun’da hava oldukça sıcak ve bunaltıcıydı. Sahilde biraz turladıktan
sonra, bir çay bahçesinde oturupi soda, kahve içerek Tarık Tarcan ile Bülent
Ortaçgil’in evlerini dikizledik. Saat 18.00 gibi Kemal Abi bizi sıcaktan çekip
kurtararak Söğüt’e götürdü. Denizde biraz serinledikten sonra akşam yemeği için
fiyat menüsü olmayan Oktopus Restaurant’a oturduk. Mezeler 10 TL, sıcaklar 25
TL, yemekler 35 TL ama doyurucu olmaktan bir hayli uzaklar. Şarapların şişesi
90-120 TL arası. Zaten mekan da tıklım tıkıştı, pek memnun kalmadık. Hava ise
serin ve nemsizdi.
Günün anlam ve önemi:
Popüler olandan uzak dur!
14.08.2015 Söğüt Limanı- Gebekse Koyu
Komşu teknemizdeki NTV
Brüksel Temsilcisi Güldener Sonumut’la sabah kaynaşması ve sohbetinden sonra saat
08.30 civarı Söğüt’ten ayrıldık. İstikametimiz Ertan’ın Temmuz başında
Kurti’yle birlikte gidip tadına doyamadığı Gebeske Koyu’ydu. Pek rüzgarın
olmadığı yolculuğumuz yaklaşık 6 saat sürdü; 13.30 civarı koya giriş yaparak
Kuzeybatı yakasından koltuk aldık. Koltuk almamız biraz uzun sürdüğü için Bebe’nin
çok hareket etmemesini sağlayacak olan pozisyonu/ kıyıya açılı durmayı maalesef
başaramadık. Rüzgar akşama kadar Güneybatı estiği için bu durum biraz
sallanmamıza yol açtı. Akşama doğru adada yer alan kiliseyi görmek üzere
ikişerli gruplar halinde karaya ayak batık, biraz yürüyüşten sonra denizde
serinlerken saat 16.30 gibi arıların istilası başladı! Ama ne istila! Cesur
arkadaşlarımız Gamze ve Ertan tekneye kendilerini atmaya başardılarsa da Gökhan
ve ben denizde mahsur kaldık. Bir süre katil yaban arılarından intikam almaya
çalışır görünüp aslında havanın kararmasını beklediğimiz belli etmedik cesur
yüreklere. Gökhan hayat mücadelesine devam ederken ben saat 19.00 gibi pes
ederek Ertan’ı desteğe çağırdım ve o arıların dikkatini dağıtırken can havliyle
tekneye binip kendimi içeri attım. Yemeğimizi tabii ki hava karardıktan sonra
yedik, tekneyle yanaşan bal satıcımızdan tadına doyamadığımız balımızı almayı
da ihmal etmedik. Gece rüzgar Batı-Kuzeybatı esti, serin serin.
Gebekse Koyu |
Günün anlam ve önemi:
Neyleyim cenneti, içinde yaban arıları varsa!
15.08.2015 Gebekse Koyu-
Marmaris Yacht Marin
Geceyi yine dışarıda
geçirmekte ısrar eden ben sabah 05.30 itibariyle yine yaban arılarının
istilasına uğradım. İçeri bile zuhur eden arılardan dolayı koydan çıkışımız tüm
gezi boyunca en erken çıkış olma niteliği kazandı. Saat 07.30 civarı yollara
düştük. Methini çok duyduğumuz Turunç Koyu’na uğrayacağımız için bu durum
işimize geldi.
Saat 10.30 civarı vardığımız Turunç Koyu’nda kahvaltımızı yapıp
biraz yüzdükten sonra 12.00 civarı demir alarak, Gebekse’den beri misafirimiz
olan peygamber devesi arkadaşla – biz ona mami dedik- yola çıktık. Saat 11.00
civarı Marina’ya yakın son bir yüzme molası vererek Marmaris Yacht Marin’e saat
13.00’de giriş yaptık. Bebe’yi kavurucu bir sıcağın altında dinlenmesi için
hazırlayarak, gerçek hayata dönüş yoluna girdik…
Günün anlam ve önemi:
Denize veda etmek ne kadar da zor…
Merhabalar blogunuzu keyifle takip ediyoruz.çiftlikte AZMAK restaurantı işletiyoruz.eger yolunuz düşerse sizleri misafir etmekten çok büyük memnuniyet duyarız. İskelemizde elektrik su Wifi ve sizleri herzaman karşılayacak birisi vardır.Sizlere iyiki gelmişiz dedirtebilmek en büyük çabamız. Mine akyol 05547956170 (yaşar akyol) tanışabilmek dileğiyle..
YanıtlaSil