Ekip uyumlu bir şekilde, özveriyle her işi ortaklaşa yapmaya çalıştı. Ekibimiz sevgili eşim Duygu, fedakar arkadaşımız Duygu Özge(Yazıda kolaylık olması için kendisinden bundan sonra Özge olarak bahsedeceğim, anlayışına sığınıyorum duygu :)), sevimli miçomuz Tuna ve benden oluştu.
Buraya'da bazı resimleri eklemeye çalışacağım ama etkinliğin diğer resimlerine de buradan ulaşabilirsiniz.
0. Gün
Öğlen 2 gibi Ankara'dan yola çıktık. Tuna'yı Afyon'dan, Duygu'yu da İzmir'den alarak salı akşamı gece yarısına doğru Didim marinaya ulaştık. Hızlıca tekneyi yatılabilir hale getirdik. Birer bira devirip teknemize yerleştik, ve uyuduk.
1. Gün,
Sabah 9 gibi uyandık. Marinada yapmamız gereken işler vardı. Güzel bir iş bölümüyle hızlıca teknemizin kağıt işlerini, zodiac, gaz, ve erzak ihtiyacını giderdik. Saat 2'ye doğru vira bismillah deyip marinadan ayrıldık, ama ne ayrılma!
Kıç tarafına bağladığımızı düşündüğümüz zodiac, pontondan ayrılırken bir de baktık ki kendi halinde suda salınıyor. Hemen miço suya atladı, zodiac'ı tam tekneye bağladık derken benim telaşla karışık, dikkatsizliğim sonucu teknenin yönünün pontonda bağlı teknelere döndüğünü geç farkettik. İlk anda sancak alabanda yapıp kurtarırım dedim, ama kurtaramadığını anlayınca, tam yol tornistan yapıp La Bebenin pruvasının diğer tekneye çarpmasına 20 cm kala La Bebe'nin tornistanı dinlemeye başlamasıyla derin bir nefes aldık. Güzelim etkinlik neredeyse başlamadan bitecekti. En sonunda, pontondan bize korku ve kuşkuyla bakan gözleri arkamızda bırakarak Didim marinadan sağ salim ayrıldık.
Çok da güven vermeyen bu başlangıçtan sonra, öz eleştirimizi yapıp derslerimizi cebimize koyup, yelkenlerimizi fora ettik. Güney-güney batı esen rüzgara uygun olacak şekilde sancak kontralı olarak güney batı istikametinde apaz/orsa karışık ilerlemeye çalıştık ama maalesef rüzgar çok düşüktü ve motor/yelken yapmak durumunda kaldık. 1. Gün rota şu şekilde oldu. Malesef rota üzerinde bir sürü balık çiftliğinin arasında slalom yapmak zorunda kaldık. Umarım bu çiftlikler en kısa sürede Güllük körfezinden kaldırılır ve daha açıklara alınır.
Dingin denizde dümende Duygu Kaptan |
2.Gün
Sabah uyandıklarında La Bebe'yi bağladıkları yerde bulan tayfanın mutluluğu |
Ziraat adasının Kuzey burnuna yakın bir bölgede bulduğumuz bir sığlığa demir atıp yüzelim dedik. 6 metre civarına demir attık, ama gel gör ki demir tutmamış, neyse ki teknede Duygu'yu emniyet olarak bırakmıştık. sürüklenen teknenin peşinde biraz yüzdükten sonra, bu sefer daha da kıyıya 4 metre civarına daha uzun kaloma ile tekrar demir attık. Bu sefer tuttu! yüzdük, yemek yedik, kıyıdaki evin kedilerini de beslemeyi ihmal etmedik! 1 saatlik yüzme molasının sonrasında Port Iasos'a giriş için demir aldık.
Teknenin sürüklendiğini farketmeden safça yüzen bilinçsiz tayfa
Port Iasos modern ve kendi halinde güzel bir marina olmuş. Şu anda doluluk oranı düşük, ama özellikle yelkeni ve doğayı sevenlerin burayı daha fazla fark etmesiyle ilerleyen dönemde popülerleşecektir. Marina çalışanları güler yüzlü ve her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlar. Marinanın bulunduğu bölge gök liman zaten doğal güzelliği ve korunaklı yapısı ile tekne ile konaklamak için çok uygun bir bölge.Şu an için marinanın dezavantajı alışveriş olanağının olmaması ve ulaşım için yaz ayları hariç tek alternatifin özel araç veya taksi olması. Onun dışında tekneyi otel olarak kullanıp, marinada kuş seslerini dinlemek için bile uygun bir marina.
Bize Marinanın A pontonunda bir slot verdiler, fakat A pontonun tümü neredeyse bize aitti. Hatta yanaşma sırasında alışkanlık bu ya, boş pontona sanki başka tekneler bağlıymış gibi geniş yanaştım. :) 2. gün rotası bu şekilde oldu.
LA BEBE Iasos Marina'da |
Hiç mi kötü bir şeyle karşılaşmadık, tabi ki karşılaştık. Iasos marinanın üst tarafındaki bayıra kondurulmuş beton yığınının, ingiliz devermülkü olduğunu öğrendik. Biz oradayken bile bayağı bir ingilizi getirdiler. bu devremülk olayının tek faydası, Güllük'ten turistleri getirmek için kullanılan botun marinaya teknesini bağlayanlar tarafından da ücretsiz olarak kullanılabilmesi.
Port Iasos marina ve arkasındaki beton yığını |
Açık bir gökyüzüne uyandık, kahvaltımız yaptıktan sonra, Iasos'a veda ettik ve bir sonraki hedefimiz olan Ilıcabükü'ne doğru yelken açtık. güney - güney batı istikametinde sancak kontroda apaz-dar apaz çok keyifli bir yelken seyriyle türkbükü civarındaki Ilıcabükü (Cennet koyu) koyuna ulaştık. Gerçekten halk arasında cennet koyu dendiği kadar güzel bir koy. 3. gün rota bu şekilde oldu. Kıçtan kara yapıp, güzel bir babaya koltuk aldık ve cam gibi suya atladık.
Ilıcabükü'nde yüzme keyfi. |
Haklı gurur |
Magandaların tek faydası, uyku uyutmadıkları için güneşin doğuşunu fotoğraflamam oldu.
Ilıcabükü'nde gün doğuyor... |
4. gün erkenden kalktık, zira yolumuz uzundu ve uymamız gereken bir saat politikamız vardı. Demir alıp yola koyulduğumuzda saat 9'du. Saat 10 gibi tavşan adası civarında iken, yunusların muhteşem resitali ile adeta mest olduk. Bu muhteşem hayvanlara ne kadar teşekkür etsek az. İnanılmaz bir şekilde La Bebe'yle dakikalarca dans ettiler, bir ara teknenin altından o kadar çok geçtiler ki tekneye çarpmalarından korktum.
Geliyorlar... |
Muhteşem
Yunusları da arkamızda bıraktıktan sonra, yaklaşık 3 saat boyunca otopilotla yelken yaparak, açık denizde seyir yaparken oto pilotun ne kadar faydalı bir icat olduğunu hep beraber gözlemledik. Hatta Tuna otopilotu son gün öğrendiği için biraz hayıflandı bile:) Rotamız kuey batı istikameti, ortalama hızımız 3.5-4 Knots oldu.
Tüm güzel şeyleri gibi bu gezi de kısa sürdü. Aklımızda hatıralar, güzel yunusları sonsuz derinliklere emanet ederek, Didim Marina'ya bağlandık.
Bir sonraki seyre kadar; pruvamız neta, rüzgarımız kolayına olsun...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil